3 bin Yıllık Yaşayan Kültür Sındırgı Yağcıbedir El Dokuma Halıları ve Yöresel Ürünler Sergisi
Aralık ayı içerisinde Bursa-Tayyare Kültür Merkezi’nde bir halı sergisi gezdim. Balıkesir-Sındırgı yöresine ait kök boyama ipliklerle dokunmuş halıların sergisi…Başlangıçta Halı deyip geçebilirsiniz ama Dokuma halılarımızın bizlerin kültürünü yansıttığını bizlere bu sergi ile bir kere daha hatırlattılar. Serginin amacı, Sındırgı Belediye Başkanı Ekrem Yavaş’ın katkıları sayesinde şehir şehir gezerek ,Yağcıbedir el dokuma halılarını bir Dünya markası haline getirmeye çalışmaktalar. Sındırgı Belediye başkanı Ekrem Yavaş ‘a göre: “Ülkemizde Yağcıbedir halıları, bir halıdan ziyade dokuma tekniğiyle, kullanılan geleneksel ve doğal malzemeleri ve motiflerinde barındırdığı hikâyesi ile bir sanat eseri olarak görülmekte. Genç kızlarımızın hasretini sevdasını anlattığı, görsel kültürümüzü yansıtan, çeyizlerini süsleyen bir değer olmaktadır. Yapımı zor ve meşakkatli olmasına rağmen uzun yıllar kalitesini koruyan ve yıllandıkça değeri artan bir eseridir. Bizler de bu kültürü yaşatmak, gelecek nesillere aktarmak için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. ” diye aktarmıştır.
Her halı, sanki bir hayattı bu sergide. İlmek ilmek göz nuru ile …
Halıcılık sanatının öyküsüne biraz bakacak olursak; ilk halının yapımı M.Ö.500’lü yıllarından bu yana Orta Asya, Anadolu, Kafkaslar, Türkmenistan, İran, ve Çin ‘de üretildiği yaygın olarak doğrulanan bir bilgidir. Bu coğrafya bu sebepten dolayı “Halı Kuşağı” olarak anılmaktadır.
Osmanlı Döneminde “nakkaşlık” olarak adlandırılan hali tasarımcılığı acemi sanatkarlardan aktarılan bilgiler ve yetiştirilen sanatçılar aracılığıyla gelişmiş ve nakkaşlık 16. yüzyılda özellikle Kanuni Sultan Süleyman Dönemi’nde altın çağını yaşamıştır.
Yörüklerin son temsilcileri için de dokumacılığın kültürlerinde önemli bir yeri vardır. Yörük kilimleri zorlu yolculuklar ve göç hikayelerini anlatmaya devam etmektedir. Bu kilimlerde kullanılan kök boyalar da yörükler tarafından hazırlanmaktadır. Kaybolmaya yüz tutmuş dokumacılık sanatı,Balıkesir yöresinde yaşayan yörükler tarafından hala devam ettirilmeye çalışılmaktadır.
Halıyı ilk kullananlar ise Orta Asya göçebe toplulukları olduğu bilinmektedir. Keçi kılından dokunan ilk halılar, göçebe çadırlarını soğuktan korumak için kullanılırmış. Çadırın üstüne ve zeminine serilen bu halılar ısı yalıtımının ilk örnekleridir. Freedman`ın “Teaching Visual Culture” adlı kitabında yazdığı gibi; “tarih okumak şu anda yaşadığımız kavramsal konumları, bize sağlayan kültürleri, toplumları anlamamıza yardımcı olur ve insan davranışının sınırlarını ve olanaklarını gösterir. Ancak, tarih geçmiş değildir; geçmişin yeniden inşasıdır. Geçmiş, artık doğrudan erişimimiz olmayan insanlardan ve olaylardan oluştuğu için, tarih bu olayların kalıntılarının ve bu insanların yarattığı nesnelerin yorumlarını içerir” (Freedman, 2003, s.43-44).Bu bağlamda, geçmişimizden günümüze kadar gelebilmiş olan Sındırgı halıları,bizim tarihimizin kanıtları ve görsel kültürümüzün kuşaktan kuşağa aktarılmasını ifade etmektedir.
Zamanla gelişen dokumacılık, farklı amaçlar için kullanılan halı ve kilimler üretilmesini sağlamıştır. Sonradan üretilen dokumalar, çadırları odalara ayırmak, ibadet etmek, gıda malzemelerini saklamak için üretilmiş kullanım alanı arttıkça, estetik bir boyut da kazanmışlardır.
YAĞCIBEDİR HALILARINDA KÖKBOYAMA USULLERİ VE RENKLER
Yağcı Bedir halılarında en çok kullanılan renkler:
Gök boya (mavi),
San (koyu kırmızı),
Narınç (kahverengi)
ve Beyaz renklerdir.
Bunların dışında kullanılan diğer renkler şu şekilde tespit edilmiştir .
Meşe kabuğu : Kahverengi ve siyah boyar
Palamut tırnağı : Siyah boyar
Nar kabuğu : Kahverengi ve siyah boyar
Ceviz kabuğu : Kahverengi boyar
Kök boya : Vişne rengi boyar
Çömlek boya (çivit) : Lacivert boyar
Asma yaprağı : Tazesi filizi, kartı sarı boyar .
Bu renkler kök boyası ile farklı şekillerde elde ediliyordu;
Gök boya (mavi): Ilıbada kökü, tuzsuz ekşi hamur ve çivit’ten yapılıyordu: Yörede yetişen ılıbada bitkisinin kökleri sökülüp kurutuluyor ve eziliyordu. Tuzsuz ekşi hamur hazırlanıp bir beze bağlanarak kazan içine konuyordu. Kazan sıcak su ile dolduruluyor ve karışım 15 gün boyunca bu su içinde bekletiliyordu. Ayrı bir kazan içine ılık su dolduruluyordu. Dövülerek ezilen ılıbada kökü kazana atılıp, kaynatılıyordu. Bu kazan içinde, ılık halde, 24 saat bekletilen ekşi hamur ve ılıbada kökleri alınıp, iki kazandaki su birleştiriliyordu. Bu karışım suyu içine biraz çivit katılıp, boyanacak ipler bu kazan içine konuyordu. Suyun devamlı ılık kalmasını sağlamak için de kazan hafif ateşte tutuluyordu. Karışım köz halindeki ateş üzerindeki kazan içinde bir gün bekletiliyordu. Arada bir rengi alıp almadığı kontrol ediliyor. İstenilen renk elde edilmişse ipler kazandan alınıp, soğuk su ile durulanıp kurutuluyordu, Eğer istenilen renk elde edilmemişse, ipler istenilen ton elde edilinceye kadar kazan içinde beklemeye devam ediyordu.
Sarı (koyu kırmızı): Boyalık otu (kök boya), tetre (kavak ağacı filizi), sentetik kırmızı boya ve şap ile yapılıyordu. Tetre (kavak filizi) bir kazan içine konuyor, üzerine şap atılıp ve kaynatılıyordu. Kaynama sırasında boyanacak ipler kazana konulup, bir süre sonra ipler tetre denilen sarımtırak bir renk almaya başladığında kavak filizleri (tetre) kazandan çıkartılıyor, kazandaki su içine kırmızı renkli sentetik boya ve kök boya ilave edilip, tekrar kaynatılıyordu. istenilen renk elde edildiğinde kazandan çıkartılan ipler soğuk su ile durulanıp kurutuluyordu.
Narınç (kahverengi): Kekik, boş yaprağı (ada çayı), şap, kırmızı ve siyah renkli sentetik boya ile yapılıyordu. Kekik ve boş yaprağı içi su dolu bir kazana konularak kaynatılıyor, kaynama sırasında ipler kazana konuyordu. Sarımtırak bir renk alıncaya kadar kaynatılan ipler kazandan çıkartılıyor, kazanda kalan su, boş yaprağı ve kekik üzerine bir miktar kırmızı renkli sentetik kırmızı ve siyah boya ilave edilip, tekrar kaynatılıyordu. Boyayı iyice emdiğine ve istenilen rengi aldığına kanaat getirilen ipler kazandan çıkartılıyor, soğuk su ile durulanıp, kurutuluyordu.
Beyaz: Yıkanmış, temiz ipler saf olarak kullanılmaktaydı.
YAĞCIBEDİR HALILARIN DOKUNMASI
Yağcıbedir Halıları Türk düğüm tekniği veya Gördes düğümü denilen şekilde dokunmaktaydı. Erişler tezgâha dikey olarak gerildikten sonra ilk önce halıların saçak kısmı dokunur. Saçak 15 20 cm uzunluğundadır. Saçaktan sonra Pervaz veya pavraz denilen, 3-4 parmak kalınlığında, kilim dokuması yöntemi ile dokunan kesim dokunur. Bu kısma topraklık da denmektedir. Daha sonra da ilme, ilmek (düğüm) atılarak desenler ve motifler oluşturulmaya başlanır. Halı dokunurken her düğüm sırasından sonra iki argaş (arğaç) ipi geçirilir. Her argaşdan sonra baskı ipi (sicim ipi) atılıp sıkıştırılır daha sonra da baskı ipinin üzerinden kirkit vurularak ilmeklerin yerine oturması ve sıkıştırılması sağlanır. Kirkitleme işleminden sonra da baskı ipleri çıkartılıp yeni ilmek sırasına geçilir. Halı bitiminden sonra yine pavraz tutulup, saçak bırakılır. Dokuma sırasında kirkit, bıçak ve makas kullanılmaktaydı. Eskiden yörede yarı yatık ahşap tezgâhlar kullanılmaktaydı.
Türk halı sanatının öne çıkan tekniği “Çift düğüm” veya “Türk düğümü” olarak bilinen tekniktir. İnce işçiliğin olarak oluşan bu teknik, halıların santimetre karesinde yaklaşık 100 düğüm atılabilmesini sağlar. Bu teknikle dokunan halıların bitim işlemi yaklaşık bir yıl sürmektedir.
Türk Halı Sanatında Motifler ve Anlamları
Türk halılarında gelenekselleşmiş bazı motifler vardır ki yüzyıllardır anlamlarını yitirmemiş ve bugün hala kullanılmaktalardır. Bu motiflerin dört ana teması vardır: Doğum, Hayat, Ölüm ve Ölümsüzlük.
Sındırgı Halıları dokunmaya başlamadan önce, doğum ile ilgili motiflerle başlamakta, hayat ve ölümle devam etmektedir. İlk tema olan “Doğum” ile ilgili motiflerden bahsedecek olursak, erkekliği, cesareti ve gücü temsil eden “koç boynuzu” motifini gösterilmektedir. Karpuz, üzüm ve nar gibi meyve motifleri de doğurganlığı simgelemektedir. “Küpe” motif ise Anadolu da uzun yıllardır düğün hediyesi olarak benimsenmiştir ve bir halıdaki küpe motif halıyı dokunan kişinin evlilik isteğini ifade etme biçimidir. “Akan Su” motifi yaşamı temsil etmektedir. Akan su motifi ile birlikte işlenen motiflerden bazıları ise, nazar boncuğu, dulavrat otu, muska, ejderha ve kurt ağzı’dır. Kuş motifi ölümü simgelemektedir. Kuş motifi ile birlikte ,genellikle yaşam ağacı motifi temsil edilmektedir.
Günümüzde ise 36 değişik yörede dokunan Türk halıları, ağırlıkla Anadolu kadınının elinden çıkmaktadır. Geleneksel motiflerden fazla uzaklaşılmasa da, kadınlar kendi yorumlarını kattıkları halılarda bu kültürün devamlılığını sağlamaktadırlar.
Kaynakça:
Freedman, K. (2003). Teaching visual culture: Curriculum, aesthetics, and the social life of art. Teachers College Press. S:101
“Halıcılık sanatının öyküsü” Erkan Doğanay-Küçükçekmece Belediyesi Görsel Sanat Yönetmeni
https://www.yeniakit.com.tr/haber/3-bin-yillik-kulture-sahip-sindirgi-yagcibedir-halilari-1602042.html,
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/152337