“ÖRDEK SENDROMU”

Google.

Sosyal medya, günümüzde son derece yaygın ve popülerliği gittikçe artan bir iletişim ortamıdır. Sosyal medyada bireyler kendilerini nasıl göstermek, sunmak istiyorsa o yönde paylaşımda bulunmaktadırlar.
Stanford Üniversitesi’nde kişilerin hayatlarına dışarıdan bakıldığında hiç çaba göstermeden başarılı ve mutlu olduklarının görülmesine “ördek sendromu” tanımı yapılmıştır.

Ördek sendromu”, hayatın dışarıdan mükemmel göründüğü, ancak aslında öyle olmadığı durumlarda kullanılan bir ifadedir. İnsanlar, suyun üzerinde dans eder gibi yüzen ördekleri seyredip hayran kalırlar. Fakat suyun üst kısmından bakarken herhangi bir problem olduğunu düşünmezler, esas karmaşıklık suyun altındadır. Ördek o küçük perdeli ayaklarını hızlıca çırparak suyla mücadelesini sürdürmeye çalışmaktadır.

Google.

Günümüzde ,çevremizde sosyal medyada mutlu gözükmek için harcanan çok büyük bir gayret var ama ekranda bu gayret gözükmüyor. İnsanlar daha iyi ve daha üstün yönlerini her zaman öne çıkartmaya çalışıyorlar. Kişilerin benliklerini her zaman iyi ve olumlu yönlerde sunması, kişisel psikolojik sorunlara da yol açmaktadır. Günümüzde tüm bunların yanı sıra, sosyal ağların yaygınlaşmasıyla birlikte, insanlar oldukları gibi görünmek yerine, olmak istedikleri gibi görünmeye çalışmaktalar. Mesela, Eşinizle dışarı çıkacaksınız hiçbir işiniz düzgün gitmiyor. Sinemanın saati gelmiş, evden çıkamamışsınız bu arada eşiniz size söylenip duruyor. Arabaya bindiniz yolda trafik sıkışmış…Filme zar zor yetişmişsiniz. Fakat film tam bir hayal kırıklığı… Eşinizle tartışarak eve dönüyorsunuz. Birde bu olaya sosyal medya tarafından bakacak olursak; Siz bu çift ile arkadaşsınız…Siz evinizde sosyal medyada gezinirken karşınıza arkadaşlarınızın gülümsemesi ellerinde mısır paketleri ve film afişinin önünde verilmiş mutluluk pozları…”muhteşem bir geceydi teşekkür ederim sevgilim” notuyla…Siz bu yaşananlardan bihabersiniz. sadece mutluluk çerçevesini görüyorsunuz.

“Ördek Sendromunun” temelini Goffman’ın Yayılan İzlenim Kuramı oluşturmaktadır. Goffman, günlük hayatın çoğu zaman daha gerçek ve genel olarak prova edilmeden sunulan performansları kapsadığını savunmaktadır. Goffman’a göre kişiler başkalarının karşısında bir performans ortaya koyarken performanslarını sürekli gözden geçirirler ve kendisini izleyenleri etkilemek için performanslarını en iyi şekilde ve kusursuz yapmaktadırlar. Bunun sonucunda, insanlar instagramda kendilerini nasıl göstermek istiyorlarsa öyle görünürler.

Sosyal medyanın temelini Web 2.0 oluşturmaktadır. Web 1.0 dönemi internetin ilk dönemlerini ifade etmektedir ve bu dönemde internet sitelerine kullanıcılar sadece ulaşabilmektedir ancak yorum yapamamaktadırlar. Bu dönemde bir etkileşimden söz edemeyiz. Web 2.0 teknolojisiyle birlikte kullanıcılar internet aracılığıyla ulaştıkları sitelere yorum yapmakta ve içerik ekleyebilmektedirler.

Instagram, Ekim 2010’da tanıtıldı ve Facebook tarafından Nisan 2012’de satın alındı.Instagram’da kullanıcılar, fotoğraf ve video çekimlerini paylaşarak diğer kullanıcıların paylaşımlarını takip edebilmektedirler.

Instagram, 2010 yılınında Kevin Systrom ve Mike Krieger tarafından kurulan ve eskinin Polaroid’i ile dijitalin efektlerini bir araya getiren fotoğraf ve video paylaşımının hızlı ve popüler bir aracı olarak ortaya çıkmış bir mobil uygulama olarak bizlere sunulmuştur.

Jenkins’e göre, sosyal medya aynı zamanda katılımcı kültürün de bir ifadesidir. Jenkins, katılımcı kültürü “tarafların ve diğer tüketicilerin yeni içeriğin yaratılması ve yayılmasına etkin olarak katılmaya davet edildiği kültür olarak tanımlamaktadır. İnternete bağlanma ve internet üzerinden sosyal medyaya bağlanma oranlarının oldukça yüksek olduğunu belirten Ulusoy, (2018: 86) özellikle belirli bir gelir grubunun üstündeki insanların sosyal medyada daha çok vakit geçirdiğine dikkat çekmektedir. Yanında sürekli internet bağlantısı olan cep telefonu kullanıcıları için sosyal medya hayatlarının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.

Sosyal ilişkiler, binlerce yıl boyunca yalnızca yüz yüze iletişime dayalı olmuştur. Fakat teknoloji, bilgiyi yaymanın farklı yollarını (kilise çanları, yangın sinyalleri, kitaplar, megafonlar, radyo ve televizyon) ve uzak mesafedeki kişiler arası iletişim kurma yollarını (mektuplar, telgraflar, telefon görüşmeleri) icat ederek bu durumun değişmesine neden olmuştur. Günümüzde ise diğer iletişim ve etkileşim türlerinden faydalanıyoruz. Birbirimizle Twitter, Google, Youtube, Instagram ve Facebook yoluyla iletişime geçiyoruz. Karamsar kesim, yeni iletişim yollarının geleneksel ilişki kurma biçimlerini zayıflatabileceğini iddia ediyor. İyimser taraf ise, bu tür teknolojilerin insanların alışılagelmiş bağlantı kurma biçimlerini zenginleştirdiğini,
genişlettiğini ve desteklediğini savunuyor.

Freedman a göre “geçmiş ve gelecek şu anda bir arada var olmaktadır. Freedman geçmiş ve günümüzün ilişkisini şöyle açıklamaktadır: “Uydu iletişimi ve uzay yolculuğu insanların “ev ” kavramlarını değiştirdi. Bilim kurgu fikirleri, resim ve heykelden internetteki sitelere kadar görsel kültürü şekillendirdi. Animatronik sayesinde, uzun metrajlı filmler üzerinde çalışan sanatçılar, geçmişten gelen görüntüleri geri dönüştüren bilim kurgu yaratıkları ve ortamları yaratmak için kukla, model ve elektroniği birleştirdi. Jurassic Park III’te animatronikler, kukla ustaları ve bilgisayar grafik sanatçıları yeni bir karmaşıklık seviyesine ulaştı yaratıklar ve Hollywood-hype tarzı hakkında en yeni teorilerin bir araya getirilmesine dayanan gerçekçi dinozorların görüntülerini oluşturmak için birlikte çalıştı” (Fredman, 2013, s.57).bu bağlamda bakacak olursak, internette kurulan sosyal ağlar her ne kadar soyut, geniş karmaşık ve süper modern olsa da, aynı zamanda içimizde bir yanımız, ailemizin büyüklerinin dizlerinin dibinde teknolojiden uzak ,bir sobanın etrafında birbirimize hikayeler anlattığımız geleneksel kültürümüzü de yansıtmaktadır. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, bizi bu geçmişten tam anlamıyla uzaklaştırmamalıdır. Görsel Kültürümüzü yaşarken, insanların gerçek olmayan yansımalarına aldanmamalı, özümüzü korumalıyız.

Kaynakça :

Freedman, K. (2003). Teaching visual culture: Curriculum, aesthetics, and the social life of art. Teachers College Press. S:101

Ördek Sendromu

https://ailevecocuk.net/sosyal-medyada-ordek-sendromu/,

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1183521,

https://dergipark.org.tr/en/pub/iticusbe/issue/58524/762651